ORGANİK TARIM NEDİR ?
Organik tarım ekolojik sistemde yanlış uygulamalar sonucu kaybolan doğal dengeyi yeniden kurmaya yönelik, insana ve çevreye dost üretim sistemlerini içermekte olup, esas olarak sentetik kimyasal tarım ilaçları, hormonlar ve kimyasal gübrelerin kullanımın yasaklaması yanında, organik ve yeşil gübreleme, münavebe, toprağın muhafazası, bitkinin direncini arttırma, doğal düşmanlardan faydalanmayı tavsiye eder.
HORMONLAR VE SENTETİK İLAÇLAR
Son yıllarda tarımda yüksek verim amacı ile bilinçsiz tarım ilacı, hormon ve gübre kullanımı sonucunda meydana gelen zararlar artık yüksek boyuttadır.
Bunun sonucunda zamanla sinsice insan vücudunda birikerek toksik etki yaratarak çeşitli hastalıklara; astım, alerjiler, depresyon, deri hastalıkları, hormonal dengesizlikler, yüksek tansiyon ve en önemlisi kansere yol açtığı izlenmiştir.
GDO/GMO
Moleküler biyo-teknolojideki gelişmelerle birlikte birim alandan daha fazla verim elde etme, bu sayede refah düzeyinin artışı, tarımın endüstrileşmesi gibi ütopik ve sahte hedefler gösterilerek ortaya sürülen genetiği değiştirilmiş tohumlardan üretilen organizmalar tüm dünyada piyasalara hakim olmuştur.
ORGANİĞE GEÇİŞ
Bugün bu çaresizliğin önüne geçmek amacıyla çevre bilincinin de artması ile Organik Üretim ilk başta bitkisel üretim alanlarında ortaya çıkmıştır. Tüm bu olumsuz gelişmelerin doğal çaresini oluşturan babadan atadan kalma üretim şeklinin günümüze uyarlanması olarak organik tarım gündeme gelmiştir.
İlk defa 1910 yılında Avrupa’da oluşturulan bu yöntemler üreticilerce de kabul görünce yaygınlaşmıştır. Başlangıçta üretilen organik ürünler büyük oranda çiftliklerde veya yakın çevredeki yöresel pazarlarda tüketilirken, daha sonra ticari boyut kazanmış ve 1980‘li yıllarda tüm dünyaya yayılmıştır.
Türkiye’de organik tarım, teknolojinin tarıma geç girişi nedeniyle 1950'lere kadar doğal olarak uygulanan ve resmi olarak da 1985 yılından itibaren yapılan ve hızla yayılan bir üretim sistemi olmuştur.
Üreticilerin bitki hastalıkları, zararlı ve yabancı otlar ile mücadele konusunda eğitimiyle tarlalarda organik yönetmeliğine uygun olan ve sentetik toksik zehirler içermeyen ilaçlar kullanmaları sağlanmaktadır.
Tarlalar en az 3 yıl organik yönetmeliğine göre işlendiğinde o tarlanın ürünü organik ürün sertifikası almaya uygun duruma gelmektedir. Tüketici sertifika logosu sayesinde o ürünün organik koşullarda üretildiğini ve üretim aşamasındaki kademeleri takip edebilme şansına sahip olmaktadır.
ORGANİK KOZMETİKLER
Özellikle kozmetiklerdeki ilaç ve hormon kalıntıları, sağlığa zararlı kimyasallar bebek ve çocuklardan büyüklere bütün tüketicileri tehdit etmektedir.
Bu yüzden Organik Üretim sadece tahıllar, sebze ve meyvelerle sınırlı değildir.
Organik Kozmetik Ürünlerin üretiminde büyük yer kaplayan organik sertifikalı tahıllarla havuç, domates vb. sebzelerin yanısıra organik sertifikalı badem, zeytin, üzüm gibi meyveler, susam, defne, ısırgan, adaçayı, lavanta, biberiye gibi şifalı otlardan elde edilen esansiyel yağlar ve özlerde ilaç ve hormon kalıntısı bulunmaz. Bu tür hammaddelerde genetik değişime uğramış tohumların kullanılması da yasaktır.
Bunun doğal sonucu olarak tüketiciler daha sağlıklı kozmetik ürünleri bedenlerine uygulamış, bebekler, çocuklar ve anne babalar günlük bakımlarında uzun vadede organ birikimlerine ve çaresiz hastalıklara yol açan kimyasallardan uzak bir hayat yaşamış olmaktadırlar.
Organik sertifikalı gıdalar ve kozmetikler insanların yaşam kalitesini önemli ölçüde yükseltmekte, zararlı etkilerden arındırmaktadır. Organik ürünler tüketen insanların ortalama ömürleri uzamakta ve özellikle bebekler ve çocuklar bağışıklık sistemlerinin güçlenmesiyle daha zor hastalığa yakalanmaktadırlar.
Kozmetik (şampuan, bebek yağı vb.), tekstil (başta organik pamuk ve yün), mobilya ve ahşap ürünler (ahşap oyuncaklar) gibi pek çok ürün hammaddelerinden üretim yöntemlerine kadar denetlenerek ICEA, BDIH, ECOCERT, USDA, SOIL ASSOCIATION gibi yetkili uluslararası kuruluşlarca sertifikalandırılmaktadır.